Gıda tercihleri arasında her zaman farkında olmadığımız veya kabul etmediğimiz duygusal bir bağ var. Örneğin; yemek yemeyi reddeden bir insan, bir şekilde, yaşamayı bırakma isteğini ifade ediyor. Öte yandan, çok fazla yemek yiyen biri, bir tehdide dayanma gücünü kamufle ediyor.
Bana ne yemek istediğini söyle, sana nasıl hissettiğini söyleyeyim!
Baharatlı yemek ve üzüntü: Baharat, coşku veya heyecan üreten durumları veya insanları tanımlar. Üzgün olduğumuzda baharatlı yiyecekleri istiyoruz çünkü hayatımızda duygu, yoğunluk ve heyecan istiyoruz.
Hamur işleri ve boğucu rutinler: Bu yiyeceklere ilgi duyan insanlar, günlük rutinlerden bıkkın insanlardır. Kayıp enerjiyi telafi etmek için karbonhidratlar, tatlılar ararlar, böylece sembolik olarak hayatlarında eksik olan neşeyi geri kazanabilirler.
Tuzlu yiyecek ve huzursuzluk: Bu insanlar, huzursuzluktan muzdariptir. Acı çekebilir veya endişeli olabilirler. Tuz, suyun vücut içindeki hareketini imgeler, bu nedenle tuzlu yiyecekler yemek, iç huzursuzluğunu ifade eder.
Çıtır yiyecek ve öfke: Bu yiyecekleri çiğnemek, doku ve seslerinin tadını çıkarmak, öfke göstermenin başka bir yoludur. Ayrıca görmezden gelindiğimizi hissettiğimizde dikkat çekme isteğini gösterir.
Pastalar ve sevilmek: Bu yiyecekleri seven insanlar korunmak ve sevilmek isterler. Bu yiyeceklerin kabarık dokusu, kucaklanmaya benzer fizyolojik bir his verir. Zor bir dönemden geçerken huzur veren yiyecekler arzuluyoruz.